Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi, şu ana kadar yaptığım röportajlardan en sıcak, en samimi olanları NTV'nin kantininde gerçekleşti. NTV'den ilk kez Murat Kosova bizi ağırladı, sonra da Okay Karacan. Ve geriye tek bir isim kalmıştı; Güntekin Onay. Televole programını sunarken tanınan, Telegol'de zirveye çıkan ama bir türlü o programa yakıştırılmayan Güntekin Onay, "NTV'de kendisini bulduğunu" belirtiyor.
Merak ettiklerinizi Superspor.com Editörü Ahmet Sivaslı sordu, Türkiye'nin en başarılı spor spikerlerinden Güntekin Onay cevapladı.
- Mesleğe nasıl adım attınız?
Tamamen tesadüf eseriydi. Sporcu bir aileden geliyorum zaten. Ablam G.Saray'da kaptanlığa kadar yükselmişti. Babamı zaten herkes biliyor: Gündüz Tekin Onay. Ekmek evimize spor sayesinde girdiği için ister istemez spora da ilgili oluyorsunuz.
1992'de Şansal Büyüka ve ekibi Milliyet Gazetesi'nden Kanal 6'ya geçmişlerdi. O dönemde Şansal Büyüka babamın yakın arkadaşıydı. Babama da yeni ekip kuracaklarını ve yabancı dil bilen, genç, bilgili bir eleman aradıklarını belirtmiş. Babam da hemen beni söylemiş. Şansal Büyüka ile görüştüm. O zaman çok da düşünmüyordum açıkcası bu mesleğin içine girmeyi.
Boğaziçi Üniversitesi Turizm bölümünü bitirip, stajımı da yapmıştım. Amerika'ya, İngiltere'ye gitme gibi bir düşüncem vardı. Yaşım da 21'di. Sonuç olarak Kanal 6'da dış haberler sorumlusu olarak mesleğe başladım. Öztürk Pekin ve Doğan Yıldız gibi duayenler bize bazı testler yaptılar ve aralarından beni seçtiler. Eğitim verdiler. Daha sonra Güney Amerika Kupası'nı anlattım ilk kez. Şansal Abi bir kere de İnter – B.Dortmund maçına gönderdi beni Almanya'ya. Sonra Türkiye Ligi'ni anlattım. İlk anlattığım maç da Kocaelispor – Beşiktaş maçıydı 1992-93 sezonunda.
Daha sonra ilk olarak Kanal 6'nın sabah bültenlerindeki spor haberlerini sunmaya başladım. Şansal Büyüka ile Stadyum programını yapıyordum. Sonra da Kanal D'ye geçtik zaten. Televole filan başladı. O zaman daha spor ağırlıklıydı. Sonra senin de bildiğin gibi Star'a geçtim.
"GÖNLÜM HEP NTV'DEYDİ"
- Star'dayken kimse sizi Telegol programına yakıştırmıyordu. Star'dan ayrılırken bu tepkilerin bir etkisi oldu mu? Yoksa maddi mi?
Bu işi yaparken tabii ki maddiyata önem veriyorsunuz. Sonuçta sen de profesyonelsin ben de profesyonelim... Star'da futbolun zirve noktası olan Şampiyonlar Ligi'ni anlatmaktan zevk alıyordum. Avrupa'ya gider gelirdim. Bütün statları bilirdim.
Ama TMSF'nin Star'ı almasından sonra herşey değişti. Kriz, belirsizlik ve geleceğinin ne olacağı rahatsızlık yaratıyordu. NTV de çok beğendiğim bir kanaldı. Çok yakın dostlarım çalışıyordu. Tarafsızlığı, etik anlayışı, evrenselliği, tarzı, bakış açısı... Hani şöyle bir şey vardır: Futbolcular tuttukları takımda değil de başka takımda oynarlar ama gönülleri hep o takımdan yanadır. Ben de aynı o şekildeydim. Gönlüm hep NTV'deydi. ATV'den teklif gelmişti. Star'dan ayrılma noktasına gelmiştim. Tam ATV ile anlaşacakken NTV'den teklif geldi. Ben de hemen NTV ile görüşmeye gittim ve anlaştık.
"3 DİL BİLİYORUM"
- Yabancı dilinizi nasıl geliştirdiniz?
Özel Işık Lisesi'nde, Bilkent'te, Boğaziçi'nde ve İngiltere'de okudum. O yüzden yabancı dile karşı bir ilgim vardı. Okuduğum okullar hep İngilizce eğitim veren okullardı.
1986-87 yıllarında İngiltere'de okurken İtalyan arkadaşlarım oldu. Onların İngilizcesi de iyi değildi. Onlarla gezerdim. Onlarla konuşa konuşa, İtalya'ya gide gele İtalyanca'yı öğrendim. Okulunu da okudum. İtalyan kız arkadaşlarımın katkısı da vardı tabii. İngilizce ve İtalyancanın yanı sıra İspanyolcayı da bilirim. Ama çok iyi seviyede değil. Okuduğumu anlarım. Derdimi anlatırım.
"TELEGOL, ESKİDEN DAHA ÇOK SANSASYON YARATIYORDU"
- Telegol yorumcularına hep tepki geliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yorumcular kendi bakış açılarını yansıtıyorlar. O dönemdeki Telegol'le şimdiki Telegol birbirinden çok farklı. O dönemde çok büyük sansasyonlar yaratıyorduk. Hakemlerin açıklamaları, G.Saray'daki skandalar, Ahmet Çakar'ın vurulmadan önceki olayların üzerine cesaretli gidişi. Yorumcuları benim değerlendirmem yanlış olur. Kararı izleyici verir. Beğenip beğenmemek izleyiciye kalmıştır. Ben olaylara daha taraftasız, daha tutarlı, daha gerçekçi bakılmasından yanayım. Benim beğendiğim bir tarzı olmayabilir ama başkaları beğenir. Ben de izliyorum hala Telegol'ü.
- Medyadan hangi yazarları takip edersiniz?
İbrahim Altınsay'ı çok beğenirim. Bakış açısını hayranım. Olaylara yaklaşımı çok iyi. Hıncal Uluç çok güçlü bir kalemdir. Öncüdür. Futbol dışındaki yazılarını daha çok beğeniyorum. Sayamadığım birçok kişi var.
- Anlatmaktan en cok zevk aldığınız lig?
Premier Lig çok farklı. Mücadele, kazanma arzusu, futbol kültürü, 3.ligden bir takımın 1.lig takımıyla karşılaşınca sahaya yenmek için çıkması... Ama bu Premier Ligi, İtalya veya İspanya'nın önüne çıkarmaz. Ama ordaki statların dolu olması, insanların futbola aşkı Premier Lig'i başka bir doruk noktaya çıkarıyor. Ben Serie B'de de maç anlatsam Serie A'da da maç anlatsam aynı şey. Ben iddianın, çekişmenin, heyecanın olduğu yerde maç anlatmayı seviyorum. Ayrım yapmaya gerek yok aslında. Benim için önemli olan sahadaki ambiyans, mücadele...
"EVET, BEŞİKTAŞLIYIM"
- Beşiktaşlısınız...
Evet Beşiktaşlıyım. Annem ve babamdan gelen birşey. Geçen gün Mehmet Demirkol bir yazı yazmış 'Ben hiçbir takımı temsil etmiyorum' diye. Evet Fenerbahçeli olabilir ama hiçbir takımı temsil etmek zorunda değil. Dünyanın her yerinde yazarlar, muhabirler, sunucular takım tutarlar. Ama Avrupa'da bu konu hakkında yorum yapılmaz. Ama sen kendi tuttuğun takımın maçında penaltı olmuşsa ve sen farklı bir yorum yapmıssan, taraf tutmuşşsan izleyici bunu ayırt edebilir. Ama Türkiye'de kazanayım da nasıl kazanırsam kazanayım, diğerleri batsın diye bir politika izlenmeye başlandı. Bu çok rahatsız edici bir olay. Bunda medyanın, yöneticilerin de çok büyük etkisi var. Toplumumuzun genelinde fırsatçılık var. Sağduyulu bakmak lazım olaylara.
- Yayın sırasında en önemli hatanız ne oldu?
Mutlaka hata vardır. İsmi yanlış söyleyebilirsiniz. Kendi elinizde olmayan sebeplerden dolayı hata yapabilirsiniz. Mesela NTV'den anlattığımız Dünya Gençler Şampiyonası'nda Türkiye 1-0 öndeyken bir gol daha attılar zannettim ben. Bir anda açılar farklılaştı. KJ'de de 2-0 gözüküyor. Hemen oradaki muhabirimiz Haluk Yürekli'nin aklına birşey geliyor ve arıyor. O zaman da maçın 1-0 bittiği anlaşılıyor. Ertesi gün tekrar maçı izlediğimizde yine çözemedik durumu. Tabii bu bizden kaynaklanan birşey değildi.
"HER SPORA BAHİS OYNARIM"
- Bahisle aranız nasıl?
Spor servislerinde herkes bahis oynar. Ben sadece futbol değil beyzbol, Amerikan futbolu, voleybol ve basketbola da bahis oynarım. Bu bir keyiftir. Mesela New Jersey Netz – Detroit maçına oynamışsam o maçı seyretmekten daha fazla keyif alırım. Ya da Vince Carter 30 sayının üzerinde sayı atar demişsem daha fazla keyif alırım seyrederken. Abartmadan, büyütmeden, kumar haline getirmeden oynanabilir bence.
"YASAKÇI BİR TOPLUM OLMAK BİZE YAKIŞMAZ"
- Bahis sitelerine internetten erişimin engelleneceği açıklandı. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?
Yasakçı bir toplum olmak doğru değil. Ama bazı düzenlemeler yapıldıktan sonra devam edilmesi gerekiyorsa ben bundan yanayım. Mutlaka devletin kasasına para girsin. Vergi düzenlemeleri yapılsın. Önemli bahis şirketleri lisans alacaklarsa, kazançların bir bölümünü vergi olarak vermeleri iyi olur. Yasaklamanın çok kolay olmadığını biliyorum. Eğer İddaa da bu sektörde tekel olmak istiyorsa çok geniş bir vizyona sahip olmalı bence. 4 maç oynatıyorlar. Bu bana göre bir fırsatçılıktır, eşitsizliktir. Dünyada böyle bir şey yok. Tek maç üzerinden de oynatmalılar. Bunun yanı sıra oranları çok düşük. Ben internetteki bahis şirketlerinde 1,50'lik orana para basarken o oran İddaa'da 1,15'e düşüyor. Niye insanlar İddaa'dan oynasın ki? NBA maçlarına oynamak istiyorum. Euroleague'e oynamak isteyenler var. Voleybola oynamak isteyenler var. İddaa'nın çok genişlemesi gerekiyor.
"MAÇLARI ASLA İSTANBUL'DAN ANLATMAM"
- Dünya Kupası maçlarını sizin anlatacağınız konuşuluyor?
Bu bir spekülasyon. Bana ulaşmış birşey yok. Şirketimize böyle bir teklifte bulunmuşlar. Ama hiç kimse kişisel olarak bana ulaşmadı. Eğer şartlar uygun olursa seve seve kabul ederim.
- Maçları İstanbul'dan anlatacağınız konuşuluyor...
Böyle bir şey olursa asla kabul etmem. Türkiye'den anlatmak çok yanlış. Yerinde görmek, o havayı hissetmek gerekiyor. Bu zaten Dünya Kupası'nın ruhuna aykırı