ŞAMPİYONLAR LİGİ ÇOŞKUSU SADECE BURADA
GALATASARAYLILAR VE FENERBAHÇELİLER ŞAMPİYONLAR LİGİ ÇOŞKUSUNU BURADA YAŞAYACAKSINIZ.

   
  SADECE FUTBOL VE İDDAA
  Sabri ugan
 

Canlı bir maç yayınına nasıl hazırlanıyorsunuz?
Sabri Ugan:
Multimedya kullanımı, bilgi dağarcığını dilediğiniz kadar genişletebiliyor. Bununla tecrübeyi birleştirip, aktüaliteyi harmanladığınızda, anlatacağınız maça hazır hale geliyorsunuz. Son adım ise, anlatım günü ruh halinizi olabildiğince pozitif kutupta tutabilmek. Durum 3 kelimeyle özetlenebilir… Bilgi , Birikim, Motivasyon… Motivasyon için "maç öncesi" olumsuz gelişmeleri yansıtıcak tüm araçların bana ulaşma yolunu kapatırım.

Bir spiker-sunucu için canlı maç anlatımı ile canlı program yayını arasındaki fark nedir?

Sabri Ugan:Öncellikle "spiker" sözcüğünün yaptığım işi tam olarak yansıtmadığının altını çizmek isterim. Ben, ne haberlerde, ne programlarda ne de canlı maç anlatımlarında önümdeki bir yazıyı okumuyorum. Bir metne bağlı kalanlara "spiker" denilebilir belkti. Benim yaptığım iş İngilizce’de "commentator" olarak karşılık buluyor.Diğer bir deyimle "ANLATICI"... Programda ise "SUNUCU"...

Canlı maç anlatımı ile program arasındaki en önemli fark, izleyici sayısıdır. Maç izleyicisi, program izleyicisinin nereden baksanız en az 3 katıdır.



Sabri Ugan:Bir maç anlatırken, bu bir futbol karşılaşmasıysa,teknik direktörler, hakemler ve yedeklerle birlikte en az 40 isim hakında bilgi sahibi olmanız gerekir. Ayrıca yeri geldiğinde söyleyebilmek adına, tarihi bilgilerle donanmış olmanız gerekir. Bunun dışında, hangi maçı anlatıyorsanız, kurallarını da yutmuş olmanız gerekir. Seyirci, bir olayın ya da hakemin kararını sizden önce yorumladığı anda geride kalmışsınız demektir. Bu bir anlatıcının düşebileceği en zor durumdur. Maç anlatırken "yalnız" adamsınızdır. Çoğu zaman size yardımcı olabilecek, gözünüzden kaçan bir görüntüyü size aktaracak kimse yoktur.
Bana sorarsanız program daha kolaydır. Çünkü futbol terimiyle oyunun boşluklarına saklanıp dinlenme fırsatı bulabilirsiniz. Ayrıca, sunucu konumundayken "konuşan" değil, "konuşturan" isimsinizdir. Sunucu program sırasında "yorumcunun" önüne geçmez, geçmemeli...
İyi sunucu, yorumcuya "sorularıyla" güzel yollar açabilendir.

Canlı yayınlarda gaf ya da pot kırdığınız zaman ne yapıyorsunuz? Daha önce böyle bir durumla karşılaştınız mı? İlginç birkaç anınızı anlatabilir misiniz?

Sabri Ugan:Nasıl ki; ne kadar dikkat ederseniz edin yolda yürürken bile takılıp sendelerseniz... Nasıl ki, genç ve atletik olsanız dahi, bir merdiven boşluğunu farketmediğinizde kendinizi yerde bulabilirseniz canlı bir maçın anlatımı sırasında "gaf" da yapabilirsiniz.
Eğer farkına varırsanız, seyircinin size olan saygısını azaltmayacak bir yolla bu konuda özür dilersiniz.
Evet elbette gaf yaptım.
Bir Şampiyonlar Ligi’nde resmi liste yanlıştı. O zamanlar Juventus’ta oynayan "Zambrotta" ile "Di Livio" karıştı. Di Livio yedekteydi ama ben onu oynattım ilk yarı boyunca...
Ama ilk büyük gafımı Alanya’da Beach Volley anlatırken yaptım. Bizikiler, Norveçli çiftle oynuyordu.. Kara kaşlı, kara gözlü yağız Vefa’yı ben Norveç’li yaptım.. Hem de 2 set boyunca... Hınzır hınzır gülmesin bunu okuyanlar. Norveçliler’in tipi nasıldır ? Sarışın di mi ? Siz öyle sanın. Alanya güneşi onları da esmer yapmıştı...
Bunun dışında Kanal 6’dayken, Fenerbahçe Yöneticisi Yavuz Kayral’ı konuk edecektim. Bir gece önce Beşiktaş yazarı Vedat Okyar’ın barındaydık. Çok güzel bir geceydi. Ben de haberde konuğumuzu şöyle anons ettim "Bu gece Stadyum’a İhsan Kayral konuk olacak"... İhsan Kayral o güzel gecenin keyif veren gitarist - solistiydi...
İlk aklıma gelenler bunlar.

Özellikle Liverpool’un Beşiktaş’ı 8-0 yendiği maçta ciddi bir efor göstermenize karşılık maçın skoru sizin için bir talihsizlik idi. O yayın sırasında neler hissettiniz ve bu durum sizi nasıl etkiledi?

Sabri Ugan:Sinan Şamil Sam, çenesinin kırıldığı ve kaybettiği maçın gecesinde ne hissetmişti bilmiyorum. Ama ben Beşiktaş’ın 8 gol yediği Liverpool maçı sonrasında dayak yemiş gibiydim !
Genç bir Beşiktaşlı’nın ekrana yansımayan ama benim hafızama kazınan gözyaşlarıyla bezeli görüntüsü uzun süre gitmedi gözlerimin önünden. Oğlum geldi sık sık aklıma… Kimbilir nasıl da kahrolmuştu. Saat geçti, çoktan uyumuş olmalıydı aramadım… Beşiktaş taraftarına bakıyordum sık sık... Hemen solumda oturuyorlardı.. Maç sonrası da konuştuk...Anlaşılan skordan çok, berbat ötesi oyun kahrediciydi… O yüzden maç defalarca oynanıyordu bir çoğumuzun aklında… Benayoun bir değil, bin üçleme yapıyordu adeta… Gerard onlarca kez dağıtıyordu Beşiktaş’ın orta sahasını… Crouch ve Babel kimbilir kaç kez daha havalandırıyordu Hakan’ın çaresizce önünde durduğu Beşiktaş filelerini…
Nasıl olduysa olmuş umutlanmıştı Beşiktaşlı…
Oysa; Türkiye’de şampiyonluğun en güçlü adaylarından biri olan Beşiktaş’tan daha fazla gol atan 10 takım daha vardı… Ne demek bu ?
Demek, Beşiktaş içerde de gol fukarası !
"Eyvah" diyordu Beşiktaşlı "Tello yok, Gökhan yok"… Onlar yoksa 2 kişi değil takımın üçte biri yok…
Liverpool’a karşı PAF Kaptanı Mehmet Sedef 11’de… Yani… Kadrosu da yeterli değil böylesi dev arenalar için Beşiktaş’ın, Ertuğrul Sağlam’ın deneyimi de.. Sabah oğlumu aradım.
Üzgündü elbette… "Sana acıdım baba" dedi…
"Ben devrede televizyonu kapatıp uyudum. Sen 8’ini birden görmek ve anlatmak zorundaydın"
Beşiktaş’a yıllar öncesinden, Chelsea maçından bir borcum vardı. Bana meslek hayatımın en güzel gecelerinden birini yaşatmışlar, müthiş güzel anılar yüklemişlerdi belleğime..
Faiziyle ödettiler. Alacakları olsun…



Milyonlarca insanın karşısına geçip birşeyler anlatmak nasıl bir duygu?

Sabri Ugan:O duyguyu çoktan aştım. Karşınızda milyonlarca kişinin olduğunu hayal ederseniz, eliniz ayağınız dolaşabilir. Ama ben ilk günde de bu hissi yaşamadım. Evet elbette çok heyecanlandım. Hala heyecanlanıyorum. Hala damarlarımda akan kanın biraz daha hızlandığını hissediyorum.
Ama programı sunarken "kameraman" arkadaşıma, maç anlatırken "bizim evin salonunda" yakınlarıma anlatıyorum hissini taşıyorum.
Bu sorunun tam cevabı yok bende...

Sizinle aynı işi yapan spikerlerle-sunucularla aranızda ne gibi farklar olduğunu düşünüyorsunuz?

Sabri Ugan:Bu güzel bir soru. Ben ve benim gibi düşünen insanların en büyük farkı hiç kimsenin arkasından sallamamaktır.
En yakınımla konuşurken bile, bir spikerin yüzüne karşı söylemediğim şelerden sözetmem.
Sağolsun üniversiteliler çoğu zaman konuk olarak çağırıyorlar.
Çok sevdiğim üniversitelerden birinde, yine çok sevilen ve benim de saygı duyduğum, işini çok beğendiğim bir meslektaşım şöyle bir ifade kullanmış:
"Star TV’deki arkadaşlar arabesk zihniyette"...
Ve sonrasında kendi düşüncelerini sıralamış. Ama elbette olumsuz cümlelerle...
Şaşırmadım.
Herkes kendi fikrini her ortamda dile getirebilir.Ama tabi biri ayağa kalkıp itiraz ettiğinde "kıvırmamak" şartıyla..
Benim için önemli olan, kim ne söylerse söylesin, dinleyenin göstereceği tepkidir..
Eğer "Sabri arabest bir spikerdir" diyorsa biri..
Ve dinleyen sesini çıkarmadan kuzu gibi dinleyip, itiraz etmiyorsa, söyleyen söylediğinde haklıdır.
Bu hepimiz için geçerli..
Ben, her birimizin en iyisini yapabilmek için çaba gösterdiğimize inanıyorum.
Geride kalanlar, kendini geliştirmeyenler, zaman yolculuğunda ayıklanıp gidiyorlar zaten.
Kim ne söylerse söylesin 12 yıldır, üst düzey maçlar anlatabiliyorsam, gözlerim mavi diye değildir diye düşünüyorum.

Türkiye’deki spor camiasına bakışınızı özetleyebilir misiniz?

Sabri Ugan:Bu sorunun cevabını kendime saklamak istiyorum.. Bu cümle bile ne düşündüğümü "anlatıyor" bana kalırsa...

Sizce Türk sporu şu anda ne durumda?

Sabri Ugan:Ben soruyorum şimdi..
Geçtiğimiz yıl voleybol ligini kim lider ve kim ikinci bitirdi ? (Erkek ve bayanlarda)
Basketbol ligimizin ikincisi kim oldu (erkek ve bayanlarda)
Atletizm, okçuluk, boks, güreş, judo, karate, hentbol.. Bu spor branşlarından 3 sporcu ismi sayabilir misiniz ?
Ampute Milli Takımı’mızın Fransa’ya 8 gol atarken yıldızlaşan oyuncusu kimdi ?
Şunu söylemek istiyorum..
Mesela. Haber süremiz net 2.5 dakika.
Bu süreye futbol dışında bir haberin girebilmesi mümkün değil.. Aynı şekilde, geniş haber yapan kanallarımızın futbol haberi dakikası ile diğer branşların dakikalarını karşılaştırın. Sanıyorum 10’da 1’i falandır.
Çünkü bu ülke insanının ezici bir çoğunluğu için "spor" demek, "futbol" demektir..
Ve bu da "futbol sevgisi" değil, "takım sevgisiyle" bağlantılıdır.
Futbol sevgisi olsa, Şampiyonlar Ligi Finali’ni de tıpkı bir Türk takımını izler gibi, yüzde 35-40 share’lere taşırdık...

En beğendiniz spor yazarı kim?

Sabri Ugan:Bir çok yazarı çok beğeniyorum... Emeğe saygı gösteriyorum. Ama "en çok" derseniz UĞUR MELEKE, BİLGİN GÖKBERK, ERCAN GÜVEN, MEHMET DEMİRKOL, İBRAHİM ALTINSAY, ERMAN TOROĞLU, AHMET ÇAKAR, SADIK SÖZTUTAN, KANAT ATKAYA, FERİDUN DÜZAĞAÇ (Çok iyi yazar).. İlk anda aklıma gelen isimler böyle. Ama eminim "Allahım ben bu ismi neden yazmadım, nasıl aklıma gelmedi" diyeceğim onlarca yazar unuttum.

En beğendiğiniz spiker-sunucu kim?

Sabri Ugan:Günto (Onay) "istediği" zaman muhteşemdir. Ersin (Düzen) ve Ertem (Şener) kendilerini müthiş noktalara taşıdılar. Ama onlar tabi omuz omuza çalıştığımız için kalp yönümle de ön plana çıkıyorlar. Şimdi düşünüyorum da, gerçekten bu konuda hasasiyet gösterip susmalıyım. Herkes ama herkes, seyirciye en iyiyi verebilmek için varını yoğunu ortaya koyarken isimler sıralamak, kendime yakıştıracağım bir davranış şekli olmayacak.

Hangi takımı tutuyorsunuz?

Sabri Ugan:Toplumun büyük çoğunluğunun yanlış anlamaya hazır durumda dinleyip izlediği bir ortamda, bir takımın taraftarı olsaydım bile, bunu açıklamayı doğru bulmazdım...
Öyle küfürlerle karşılaşıyşorsunuz ki, duyduklarınıza ve size yakıştırdıkları ve giydirdikleri forma renklerine inanamıyorsunuz.
Hiç bir takımın taraftarı değilim. Çok iyi bir sporseverim..

Kısaca biyografinizi yazabilir misiniz?

Sabri Ugan:1963 yılında Adapazarı’nda doğdum. İlk ; orta ve liseyi İskenderun Demir Çelik’te bitirdim.
1980 yılında zamanın adıyla Gazi Üniversitesi’ne girdim..
1985 - 1991 yılları arasında SARKARYA Gazetesi Spor Müdürlüğü yaptım.
1992 - 1994 yılları arasında Adapazarı ART Radyosu’nda çalıştım.
1994 - 1996 yılları arasında Kanal 6’da görev yaptım.
1996 yılından bu yana STAR TV’de Sunucu ve Anlatıcı’yım...

En geç 2010 yılında meslekten emekli olup, kalan ömrümü bir sahil kasabasında kitap yazarak geçirmeyi hayal ediyorum.

 
 
  Bugün 11 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol