ŞAMPİYONLAR LİGİ ÇOŞKUSU SADECE BURADA
GALATASARAYLILAR VE FENERBAHÇELİLER ŞAMPİYONLAR LİGİ ÇOŞKUSUNU BURADA YAŞAYACAKSINIZ.

   
  SADECE FUTBOL VE İDDAA
  Spikerler Bölümü
 

Şener: "Mourinho benden özür diledi"

Okay Karacan’ın bilgisi, Ümit Aktan’ın nükteli anlatımı ve Ercan Taner’in heyecanının bir sentezi... Görüneni değil görünmeyeni anlatan bir spiker O. Çalışkan, azimli, samimi ve son derece de misafirperver... Evet, Ertem Şener’den bahsediyorum. Şampiyonlar Ligi’nden daha fazla zevk almamızı sağlayan spikerden...

 

Yaklaşık 1,5 saat süren sohbet havasındaki röportajımızda Ertem Şener'le futbol dünyası ve televizyonculuk hayatı üzerine uzun uzun konuşma fırsatı buldum. Eminim ki hepiniz bu röportajı okurken hem Ertem Şener’i daha yakından tanıyacak hem de sohbetten büyük zevk alacaksınız.

- Spikerliğe nasıl adım attınız?

Muğla Üniversitesi'nde okuyordum. Bir gün Muğlaspor’un maçını izlerken arkadaşlarım sen niye spikerlik yapmıyorsun dediler.  Ben de bunun üzerine Muğla'daki yerel bir kanal olan Şah TV'nin kapısını çaldım. Küçük bölgesel bir kanaldı. Gittim ve Muğlaspor’un maçını anlatmak istiyorum dedim. Onlar da bana kapılarını açtılar. Nejat Altınsoy vardı Şah TV’de. O tamam dedi. Çık anlat. 2 gün sonra Muğlaspor - Yeni Salihlispor maçını anlattım. Kariyerimde anlattığım ilk maç buydu. Bir yandan da okuyordum. Bütün arkadaşlarım sabahlara kadar barlarda gezerken veya King partileri yaparken ben evde çalışıyordum. Kendime küçük bir video aldım. Kendi anlattığım maçları izlemeye başladım. Hatalarımı bulmaya çalıştım. Hafta sonları Ercan Taner, İlker Yasin gibi ustaların maçlarını izler ve not alırdım. Sonra eve gider kendi anlattığım maçlarda bunu uygulamaya çalışırdım.

Daha sonra da kasetlerimle yaz tatilinde İstanbul’a geldim. TGRT’nin kapısını çaldım ve Ümit Aktan ile görüşme firsatı yakaladım. Kasetlerimi verdim. Ben seni arayacağım dedi ve bir gün babamın işyerindeyken telefon çaldı ve Ümit Aktan aradı. Gel seni bekliyorum, konuşalım dedi. Elime bir kağıt tutuşturdu. Onu hala unutmuyorum. Video, Galatasaray, laboratuar, Eczacıbaşı yazan kelimeler. Bunları okudum. O da beğendi. Ve benim kolumdan tutup servisteki diğer arkadaşların yanına götürdü ve onlarla tanışıp işe başlamış oldum. 35 milyon maaşla başladım 1997’de. Ortalama 65 milyon alıyordu servisteki diğer arkladaşlarım. Ben paradan ziyade bu şansı yakalamanın mutluluğunu yaşıyorrdum. Hatta üzerine para bile verirdim. Ümit Aktan gibi bir markanın yanında başladım.

"ÜMİT AKTAN VE SABRİ UGAN'DAN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM"

3. günümde TGRT İtalya Ligi maçlarını aldı. Kendimi çok şanslı hissediyordum. Ümit Aktan gelip yanıma sana milyon dolarlık bir hazine teslim ediyorum. Buna sahip çık dedi. İlk olarak Sampdoria - Udinese maçını anlattım. En büyük şanssızlığım Ümit Aktan’ın 3 ay sonra istifa etmesi oldu. O ayrılınca kendımı yalnız hissettiğimden ben de ayrıldım. Bıraktıktan sonra Muğla’ya üniversiteye geri döndüm. Bir anda Kanal 6’dan aradılar. İstanbul’a geri döndüm. 6 ay orada çalıştım. Daha sonra Bülent Karpat aradı. Star’a gelir misin diye, 98 Eylül ayıydı. O zamandan beri Star’dayım. Bir iki kere ayrılıklar oldu. İHA’nin İtalya temsilcisi olarak Fatih Terim ile beraber İtalya’ya gittim. Çok kısa sürdü. TGRT’de de devam ettim geldikten sonra. Sonra tekrar Star’a geldim. Star’ta Cem Yılmaz, Güntekin Onay gibi isimlerin arkasında çalıştım. Onlardan çok şey öğrendim. Ümit Aktan bir, Sabri Ugan 2. sıradadır bu konuda.

- Serhat Ulueren'le çalışmak nasıl?

Mesleği ben Ümit Aktan’dan öğrendim ama işin mutfak yönünü Serhat Ulueren’den öğrendim. Serhat Ulueren bu meslekte olduğu sürece ben onun yanında olacağım. Serhat Ulueren Türk futbolu için bir avantajdır. Telegol’ün en önemli unsurlarından biri yaş adabının olmasıdır. Adnan Aybaba dilini fazla çözmüyorsa o Gökmen Abi’den yaşca küçük olduğu içindir. Aynı şey Ziya Şengül için de geçerli. Sabri Ugan o bayrağı çok iyi taşıyor. Kendisi bana hep bırakacağım Ertem diyor ama ben onun bırakmasını hiç istemiyorum. Kendi tarzı var.

"TELEGOL, SABRİ UGAN’A YAKIŞIYOR"

Ben ilk olarak Ersin’in gitmesinden sonra kendimi Telegol’ü sunmak için hazırlamıştım. Ama daha sonra Serhat Ulueren ve Savaş Toprak aldılar beni karşılarına ve Sabri Ugan senden daha tecrübeli Telegol’ü o sunacak dediler. Ben de saygıyla karşıladım. Biz de hiçbir zaman kompleks olmaz. İyi ki de Sabri Ugan sunuyor o programı. Telegol’de bir marka. Star Spor bir güçtür. Star Spor’da herkes çalışamaz. Bizim gizli bir gücümüz var. O da Savaş Toprak. Müdür yardımcımız. Herşeyden çok iyi anlar ve adeta akıl hocamdır.

- Serhat Ulueren ve Fatih Terim arasnda bir kırgınlık olduğu söyleniyor?

Fatih Terim'le Serhat Ulueren’in arasında hiçbir sorun yok. İkisi de birbirlerine çok saygı duyuyor ve her ikisi de kendi işini yapıyor. Serhat Ulueren, bırakın Fatih Terim’i kendi babası hata yapsa onu tanımaz. Ben de Serhat Ulueren’in yolunda gidiyorum bu konuda. Bugün Şampiyonlar Ligi maçlarına gittiğim zaman yabancı meslektaşlarım hemen Fatih Terim’i soruyorlar bana. Bizim markamızı Fatih Terim ve Hakan Şükür değiştirdi. Hakan Şükür şu an Galatasaray’da oynuyor ama Avrupa’da oynayan Nihat ve Emre’den daha fazla tanınıyor daha fazla konuşuluyor.

- Star Spor Servisi’nde bir dağılma gözleniyor. Cem Yılmaz, Güntekin Onay, Ersin Düzen gitti.

Demek ki çok başarılı bir servisiz. Biz sıkıntılı bir döneme girdik. Ve Büyük şirketler büyük isimleri transfer etmeye başladı. Bu ilk olarak Cem Yılmaz ile başladı. Star’ın geçiş döneminden yararlandılar. İyi olanı aldılar. Telegol iyi bir marka. Orada kendini gösterme imkanı bulursun. Güntekin Telegol’ü sundu gitti, Ersin Telegol’ü sundu gitti.

- Maçları sadece iki spiker anlatıyor. Zorlanıyor musunuz bu konuda?

Hiçbir zorlanma olmuyor. Star Spor olarak Serhat Ulueren’inden Sabri Ugan’ına hepimiz 3’er kişilik çalışıyoruz. Ama ben en iyisini yaptığımızı da düşünüyorum. Ben Sabri Abi'nin enerjisini gördükçe daha fazla çalışıyorum.

- Şampiyonlar Ligi’ni anlatmak nasıl bir duygu?

Ben her programa söyle başlarım: "Dünyanın en önemli futbol organizasyonlarından biri hatta başında gelen Şampiyonlar Ligi’nde..." Orada dünyanın en önemli futbolcularını görebiliyoruz. Her kesimden insanı görebiliyoruz. Ben çok haz alıyorum Şampiyonlar Ligi’ni anlatmaktan. Şampiyonlar Ligi anlatmak emek ister. 15 gün olan aralık bize yetmiyor zaten. Devamlı haber arıyoruz. 

- Her maçı yerinde mi izliyorsunuz?

Hep statlardan anlatıyoruz. Her şehre gidiyoruz. Biz bu sene bütün maçları oradan anlattık. Denizdeyken denizin dibini görebilirsin belki ama o anı yaşayabilmek, zevki tadabilmek için dalmalısın denizin dibine... Şampiyonlar Ligi’ni de aynı şekilde görüyorum. Maçı yaşıyorsun. Futbolcuların arasındasınız. Maça daha iyi adapte oluyorsunuz.

"KAYNAKLARIM SUPERSPOR VE EKSİSÖZLÜK"

- Çok güzel ve farklı bilgiler veriyorsunuz. Bu bilgileri nerden buluyorsunuz ? Maçlara nasıl hazırlanıyorsunuz?

Ben çok basit kaynaklardan buluyorum bu bilgileri. Superspor.com’dan çok faydalanırım. Çok iyi çalışmalar yapıyorsunuz bu yönde. Yaptığınız her özel çalışmayı takip ediyorum. Satırı satırına okuyorum. Bunun dışında Eksisözluk gibi çok ilginç bir kaynağa da girebiliyorum mesela. Oraya herkesi almıyorlar. Yazarları çok kaliteli. Wikipedia’nın Türkiye versiyonu adeta. Benim ilk kaynağım Superspor ve ekşisözlüktür. Ekşisözlük her spikerin, yazarın yararlanması gereken bir kaynak.

- Peki hangi ligin maçlarını anlatmak isterdiniz?

Klasik bir SuperSpor.com cevabı: "Premier Lig. Orası bambaşka."

"JENERASYONUMUN EN İYİSİ BENİM"

- Hangi spikerleri beğenirsiniz?

Kendi jenerasyonumdan beğendiğim bir spiker yok. Hatta çok kızdığım spikerler var. Ama Ercan Taner, Okay Karacan, Sabri Ugan, Güntekin Onay aslında bu kadro içinde değil. Çünkü insanların gördüğünü anlatmayı herkes yapar. Mikrofon verseniz Ahmet, Mehmet, Ertem diyebilir. Ama insanların görmediğini anlatmak kolay bir iş değil... Seyircinin gördüğünü vermek seyirciyi uyutmak demektir. Ercan Taner’in heyecanını, Ümit Aktan’ın nükteli anlatımını, Okay Karacan’ın bilgilerini kendimde hedef olarak belirledim. Bunu sentez haline getirdim. Ve ortaya güzel bir şey koyduğuma inanıyorum. Ben maçta şunları söyledim: 'Pires’in annesinin Portekizli olduğunu, Henry’nin Londra’daki evinde yaşanan hırsızlık olayının maça yansıyabileceğini, Dennis Bergkamp’ın babasının koyu bir M.United’lı olduğunu'. Ben zaten bunları atak varken söylemiyorum. Ölü pozisyonda seyirciyi uyanık tutabilmek için söylüyorum. Maç bazen temposuz gidebiliyor. Ben raytingi yükseltmek zorundayım. İnsanların kanalı değiştirmemesini sağlamam gerekiyor. Maç anlatmak lastik gibidir. Futbolcuyla beraber oynayacaksın, yaşacaksın maçı.

"RONALDİNHO ÇÖLDE BİR VAHA GİBİ..."

- Ronaldinho’yu her maçta yere göğe sığdıramıyorsunuz...

Sen de yazmıştın bunu köşende... Hemen şunu belirteyim. Ronaldinho için söylediğim çölde bir vaha tasviri benim değil. Uruguaylı yazar Eduardo Galeano’nun kitabından alınmış bir söz. Ben çok kitap okuyorum. Çok araştırıyorum. Uçakta Barcelona’ya giderken Galeano’nun kitabını okurken çölde bir vaha gibi tasviri çok dikkatimi çekti ve kullandım. Gerçekten de çölde bir vaha gibi... Ben Pele’yi çok seyretmedim ama Ronaldinho gibi komple bir futbolcu görmedim. Ben o adamı Ümit Aktan vari kelimelerle süslemeyeceğim de, Ercan Taner gibi heyecanlı anlatmayacağım da, Okay Karacan gibi bilgiler vermeyeceğim de ne yapacağım. Boşu boşuna oraya oturmuş olacağım. Ben maçın önüne geçmedim. Ronaldinho benim önüme geçti, ben onun önüne geçtim. O benim önüme geçti ben de onun. Maç ikimizin arasında oynandı. Haftaya Milan-Barcelona maçı var. Orada da yapsa aynı hareketleri yine benzer tasvileri kullanırım.

"SPİKERLİKTE DEVRİM YAPMAK İÇİN UĞRAŞIYORUM"

Ben Dünya’da bir çok spikeri dinledim. Senin de Eurosport tecrüben var. Sen de dinlemişsindir. Halit Kıvanç’ın eski maçlarının kasetlerini aldım DVD’ye çektim. Hep dinledim. Ümit Aktan da Halit Ağabey’in öğrencisi zaten. Galatasaray’ın o dönemlerinde Hagi-Arif’in beraber attığı gollere Hacı Arif bestesi demek fazla bir zeka ürünüdür. Herkes 150-200 kelimeyle maç anlatırken Ümit Aktan 400 kelimeyle maç anlatan bir spiker. Ben Türkiye’de bir şeyleri değiştirmek istiyorum. Mesleğimi bırakma uğruna yaparım bu işi. Çünkü ben kimsenin torpiliyle gelmedim. Ailemde hiçbir televizyoncu yok... Şener ailesinin ilk televizyoncusu benim. Spikerlikte devrim yapabilmek için elimden gelen herşeyi yapacağım. İnsanlar birgün çıkıpta "Hayır, biz böyle istemiyoruz" derlerse saygı duyarım. Şu an tabii ki beğenmeyenler var ama en az onların 5-10 katı beğenen de var. Farklı bir tarz yarattığıma inanıyorum.

"KOYU BİR BEŞİKTAŞ TARAFTARIYDIM"

- Şu ana kadar yaptığınız en büyük hata neydi?

Beşiktaş - Galatasaray maçını radyodan anlatıyorum. Eskiden çok koyu bir Beşiktaşlıydım. Ama Türkiye’deki çirkinliklerden dolayı futboldan çok soğudum artık. Beşiktaş G.Saray’a yenilmişti. Top Fevzi’nin ayağının altından ağlarla buluştu ve ben de maalesef top ağlarla buluştu demişim. Tabii ki farkında değildim. Beşiktaş atağa kalkarken rakip sahadayız diye anlatmışım. O zamandan beri Beşiktaş maçını anlatmadım bir daha... O bir ders oldu bana. Taraftar ceketimi astım. Bugün hiç bir takım tutmuyorum. Şampiyonlar Ligi’ne kim kalıyorsa ben o takımın taraftarıyım. Fenerbahçe’nin 3 maçını anlattım Şampiyonlar Ligi’nde. O maçlarda Aziz Yıldırım bile benden daha fazla Fenerli değildir...

"MİLAN AŞIĞIYIM, BARCELONA'YI SEVMEM"

- Avrupa’da hangi takıma karşı sempatiniz var?

Küçüklükten beri Milan'a aşkım var. Van Basten sayesinde Milanlı oldum. Van Basten futboldan koptuğu an ağlayanlardan birisi de bendim. Odamın her yerinde Van Basten posterleri vardı. İlkokulda, ortaokulda maç yaparız ya. O zamanlar fanilamın arkasında 9 Van Basten yazardı ve ben gol attıktan sonra herkese gösterirdim Van Basten yazısını. Herkes benim Barcelona taraftarı olduğumu söylüyor. Ama ben Barcelona’yı sevmem.

"MOURİNHO BENDEN ÖZÜR DİLEDİ"

- Chelsea?

Chelsea’yi de severim ama bunda Mourinho ile tanışıklığımızın olmasının çok büyük rolü var. 

- Nasıl tanıştınız Mourinho ile?

Denizli – Porto maçını anlatmak için Portekiz’e gitmiştim. Denizlispor maçının Avrupa Kupası maçlarını biz veriyorduk. İlk olarak Sparta Prag maçını Ersin Düzen anlattı, Denizli eledi. Lyon maçını Cem Yılmaz anlattı, Denizli eledi. Denizli ile uçağa bindik. Uçakta Servet, Rıza Hoca yanıma gelip maçı Star Spor’un anlattığından dolayı çok mutlu olduklarını dile getirdiler. İlk yarı 0-0 bitti. Hatta Rıza Hoca bana baktı ve güldü ikinci yarıya girerken. Ama ikinci yarıda Servet ve Deco devamlı karşı karşıya kaldılar. Ve maç 6-1 bitti.

Rıza Hoca da maç bitiminde beni uçağa almıyordu adeta. Jose Mourinho ile tanışmam da o maç sonrasında düzenlenen basın toplantısına dayanıyor. Mourinho’ya 78 dakika boyunca Helder Postiga gibi bir oyuncuyu niye oynatmadığını sordum. Benfica basını önde Porto basını arkada. Ben de ortadayım. Mourinho Porto teknik direktörüyken Benfica basını ondan nefret ediyordu. Beni de Benfica basınından biri sandı ve bir anda ayağa kalktı masaya vurdu. Yanımda da menajer Bayram Tutumlu oturuyordu. O da hemen beni Mourinho’ya göstererek "Turco Turco" dedi. Toplantı bitti ve Mourinho geldi benden özür diledi. Barcelano - Chelsea maçından önce yanına gittim kitabını imzalatmak için. 10 dakika konuşma fırsatı bulduk. Öyle dışardan göründüğü gibi havalı, kaprisli bir adam değil. Türkiye’yi çok seviyor. Türkiye’deki bütün takımları biliyor. Türkiye’den 2. Lig A Kategorisi maçlarını bile takip ettiğini hatta adamları olduğunu ve birçok maçı izlettirdiğini söyledi.

 
  Bugün 6 ziyaretçi (10 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol